Son yıllarda uluslararası ilişkilerde daha sık duyduğumuz bir terim haline gelen "barış anlaşması", Kafkasya bölgesinde yeni bir dönemi müjdeleyebilir. Özellikle Donald Trump’ın başkanlık döneminde yoğunlaşan diplomatik temaslar, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan yeni bir anlaşmayla sonuçlandı. Bu gelişme, yalnızca iki ülke arasındaki tarihi anlaşmazlığı sona erdirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölgedeki güç dengesini de etkileyebilir.
Zamanla derinleşen Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar, özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana büyük boyutlara ulaştı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Karabağ bölgesi üzerindeki hak iddiaları daha belirgin hale geldi. 2020 yılında yaşanan 44 günlük savaş, bu gerginliklerin zirveye ulaşmasına neden oldu. Bu savaşın ardından Azerbaycan, uzun zamandır sahip olduğu topraklarının büyük bir kısmını geri aldı ve bu durum, uluslararası toplumda yeni bir tartışma başlattı. Dolayısıyla, Trump’ın döneminde gerçekleştirilen diplomatik çalışmalar, bu iki ülke arasında uzlaşı sağlama hedefiyle önemli bir adım olarak değerlendirildi.
Donald Trump’ın başkanlığı döneminde, birçok uluslararası krizle başa çıkmaya çalıştığı biliniyor. Bu bağlamda, Kafkasya'daki barış görüşmeleri, Trump’ın dış politikası açısından önemli bir başarı olabilir. Trump, hem Azerbaycan hem de Ermenistan ile ilişkileri güçlendirme arzusunu sıkça dile getirmiştir. Bu anlaşmanın arka planında, ABD’nin Kafkasya’daki etkisini artırma ve Rusya’nın bölgedeki etkisini azaltma hedefi yatıyor. Ayrıca, bu anlaşmanın bölgedeki ekonomik işbirliklerini teşvik etmesi bekleniyor; böylece, tarafların birbirleri ile olan ticaret ilişkileri güçlenecek ve kalıcı bir barış ortamı sağlanabilecektir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan barış anlaşması, yalnızca diplomatların masasında değil, halkın da kalbinde yankı uyandırabilir. Uzun zamandır süren çatışmalar, her iki ülkenin vatandaşları üzerinde derin izler bıraktı. Dolayısıyla, bu barış anlaşması, sadece hükümetler arasındaki bir sorunu çözmekle kalmayacak, aynı zamanda sınır ötesi bir barışa zemin hazırlayacaktır. Uzmanlar, iki ülke arasında güven artırıcı önlemlerin de devreye girmesi gerektiğini vurguluyor. Çünkü kalıcı bir barış ortamı için sadece anlaşma imzalanması değil, aynı zamanda bu anlaşmanın içsel bir kültüre dönüşmesi de gerekmektedir.
Sonuç olarak, Trump'ın Kafkasya'daki barış arayışının somut bir karşılığı olan bu anlaşma, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki diğer güç dengelerini de etkileyebilir. Uluslararası gözlemciler, bu anlaşmanın gelecekte, bölgesel istikrarın sağlanmasında kritik bir rol oynayacağını öne sürüyor. Uygulamanın ne denli sürdürülebilir olacağı ve hangi ek adımların atılacağı ise önümüzdeki dönemde belirlenecek. Azerbaycan ve Ermenistan halkları, geçmişin acı hatıralarını geride bırakarak, ortak bir gelecek inşa etme fırsatını yakalayabilir. Dolayısıyla, bu barış anlaşması sadece diplomatik bir başarı değil, aynı zamanda insan odaklı bir değişim sürecinin de başlangıcını müjdeler niteliktedir.